Hollanda Eğitim Sisteminde Pedagojik ve İdeolojik Çeşitlilik

 

Muzaffer Yanık
Kısmen güncelleştirildi: 5 nisan 2011

Organik yapı, pedagojik ve ideolojik çeşitlilik

1. Giriş

Hollanda, endüstri toplumundan bilgi toplumuna, iş gücü ağırlıklı teknolojiden yüksek teknolojiye, temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçme başarısını göstermiş Batı Avrupa Ülkeleri´ndendir. Rekabetçi, dinamik bir toplumdur. Hollanda Eğitim Sistemi´ni ayakta tutan, ona güç veren, geliştiren dört temel özellik vardır: birincisi, eleyici veya seçici oluşudur. Ýkincisi, ideolojik ve pedagojik çeşitliliğidir. Üçüncüsü sistemin dinamizmidir; dördüncüsü ise, eğitim birimlerinin özerk bir yapıya sahip olmalarıdır. Sisteme dinamizm kazandıran, içerisindeki çeşitliliği güce ve kaliteye dönüştüren en önemli etken, eğitim birimlerinin özerk oluşu ve satıcı – müşteri ilişkisini andıran bir rekabet ortamında en iyiyi yapma yarışı içerisine girmeleridir.

2. Yapısal açıdan Hollanda Eğitim Sistemi

Hollanda´da okul öncesi eğitim oldukça yaygınlaşmış durumdadır. Buna rağmen zorunlu öğrenim yaşı hâlâ 5 -16 olarak tutulmaktadır. Hollanda eğitim sistemi içerisinde “Ýlkokul” kavramı 1985 yılında tarihe karışmıştır. Anaokullarıyla ilkokullar “Temel Eğitim” adı altında birleştirilmişlerdir.1990´lı yıllarda temel eğitim kavramı, özel eğitim veren bazı okulların temel eğitimle yeniden birleştirilmeleri sonucu, yerini “Primer Eğitim” e bırakmıştır. Temel eğitim süresi 8 yıldır. Sekizinci yılın sonunda öğrenciler ortaöğretime geçiş yaparlar. Ortaöğretimde çeşitli okul türleri vardır. Bunlar aşağıda şematik olarak gösterilmiştir.

Eğitim sistemi

(şekil-1)

Çocukların bu okul türlerinden hangisine gideceklerini belirleyen üç temel öge vardır:
1- temel eğitimin sonunda yapılan CıTO-sınavının sonuçları,
2- okulun önerisi ve
3- velinin isteğidir. Velinin istediği okula çocuğunu yazdırabilmesi konusunda okulla pazarlığa oturabilmesi için bu üç faktörden ikisi çocuğun lehine olması gerekiyor. ‘Pazarlık’ sözcüğü burada özellikle kullanılmıştır, çünkü sonuçta okul, öğrenci kayıt politikasını kendisi belirliyor. Bazı okullar yalnızca temel eğitimdeki öğretmenin önerisini dikkate alıyorlar.

Orta öğretimin ilk iki veya üç yılında 15 dersten oluşan bir temel program vardır. Bunu bütün öğrenciler izlemek zorundadırlar. Derslerin aynı olmasına karşın düzey farklılıkları bulunmaktadır.

Örneğin: VWO’ da Hollanda Dili ve Edebiyatının düzeyi, HAVO’nunkinden faklıdır. Bu temel programın verilişindeki amaç, bütün öğrencilerin aynı konularda bilgi ve beceriye sahip olmalarına yönelmek, ikinci nedeni ise temel eğitimden yapılan yönlendirmenin kesinlik kazanmasını ertelemektir. Öğrenci meslek okullarından birisine gönderilmişse öğrencinin temel program süresince başarılı olması durumunda bölüm ve okul değiştirmesi mümkündür.

Ortaokul düzeyindeki orta eğitim ‘Orta dereceli hazırlık meslek eğitimi’ adı altında birleştirilmiş ve dört bölümden oluşmuştur. Bu bölümler sağdan sola doğru git gide meslek ağırlıklı olup çeşitli seviyelerde dersler verilmektedir. Yabancı çocukların bu okullarda yoğunlaşmasının gerekçeleri arasında bu okulların dil ağırlıklı olmayıp, uygulamaya dönük olmasıdır (şekil-1)

Ortaöğretimde üç tür lise vardır. Bunlar sırasıyla üniversiteye hazırlık liseleri (VWO), Yüksek dereceli ortaöğretim (HAVO) ve meslek liseleri (MK-B-O)dir. Bu okullar arasında hem düzey hem de içerik farkı vardır. Son ikisi Türkiye’deki lise ve meslek liseleri düzeyindedir (şekil-1). VWO, çocukları doğrudan üniversiteye hazırlar. Bu lise kendi içerisinde ikiye ayrılıyor. Bunlardan birisi öğrencileri özellikle Tıp Fakültesine hazırlayan Latince ve Klasik Yunanca’nın okutulduğu GYMNASıUM bölümü, diğeri ise Latince ve eski Yunanca derslerinin olmadığı ATHENEUM bölümüdür. Bu lise 6 yıl sürüyor. Temel eğitimde en başarılı olan öğrenciler doğrudan bu liseye gönderilirler. Bunun bir seviye altı düz lise (HAVO) ve meslek liseleri (MK-B-O) öğrencileri yüksek öğrenime hazırlarlar. Okullar arası yatay ve dikey geçişler olabilir. Örneğin temel eğitimden VWO’ya gönderilmiş bir çocuğun başarısız olması durumunda bunun HAVO’ya, hatta daha alt kademelere geçmesi olasıdır. Aynı şekilde bunun tersi de mümkündür.

Ortaöğretimde hemen her dalda ve her düzeyde eğitim verilmektedir. Bu, özellikle sanat ve meslek dalları için geçerlidir. Buna rağmen özellikle yabancı gençler arasında diplomayı almadan okulu bırakanların sayısı oldukça fazladır.

Normal eğitim veren temel okulların yanı sıra aynı yaştaki çocuklara eğitim veren özel temel eğitim okulları da vardır. Özel temel eğitimde daha ziyade öğrenme zorluğu olan çocuklar vardır. Bir de bunun yanısıra özel eğitim vardır. Özel eğitim ise duyma engelliler, görme engelliler, düşünme engelliler, davranış bozuklukları olan öğrencilerin gittiği okullardır. Bu okullara gidebilecek çocukları bölgesel düzeyde oluşturulmuş konuyla ilgili uzmanlık merkezleri belirlerler.

Üniversiteye ve yüksek öğrenime giriş sınavı yoktur. Gerekli koşulları yerine getiren herkes istediği fakülteye kaydını yaptırıp okuyabilir.

Başka bir kural ise 21 yaş kuralıdır. 21 yaşıunı doldurmuş herkes öneğitimine bakılmazsızın istediği yüksek öğrenim kurumu veya fakülteye öğrenim başvurusunda bulunur. Sözkonusu fakülte bir giriş sınavı yapar. Kişinin sınavı kazanması halinde akademiye veya fakülteye hemen kaydı yapılır.

2.1. Egitim sistemi (ideolojik öbekleşme)

Geçmişte Hollanda Bileşik Cumhuriyeti, Calvenist (Protestanların bir kolu) bir devletti. Yalnızca Calvenistler inançlarını uygulayabilmekteydiler. Okullarda sadece protestanlık dinbilimi okutulurdu. Calvenistlerin hüküm sürdüğü eyaletlerde Katolikler kendi inançlarını uygulayamaz ve kamu görevlerinde bulunamazlardı. Bunun yanı sıra Katoliklerin yoğun oldukları bölgeler de ekonomik olarak geri bırakılmıştı. Bu durum 1796 yılına kadar devam eder ve aynı tarihte yapılan Bataafse Cumhuriyeti’nin ulusal toplantısında bu tür ayrımcılığa resmen son verilir.

1806 yılında çıkarılan bir eğitim yasasıyla bir dinin diğer bir dine üstünlük ilkesi kaldırılır ve Hristiyan okullarında diğer inançtan olan çocukların da okuyabilmesi ilkesini getirilir.

Diğer kesimlere mensup çocukların sayılarının artması, zamanla okullarda Hristiyan kimliğinin arka plana itilmesi endişesini gündeme getirir. Bu yüzden vakıflara bağlı özel okullar kurulmaya başlanır. Ýlk Protestan özel okul 1844 yılında Van den Brugghen tarafından Nijmegen şehrinde kurulur. Van den Brugghen’in gayretleri sonucu 1848 anayasasıyla birlikte özel okul açma konusu resmen serbest hale getirilir. Van den Brugghen’ın başkanlığında, 1857 yılında çıkarılan yeni bir yasayla gerek 1806 yılında çıkarılan eğitim yasasındaki düşünce özgürlüğü, gerekse 1848 anayasasında öngörülen kendi okulunu açma hakkı bir kez daha onaylanmiş olur. 1857 eğitim yasası, öteden beri Calvinistlerin tekelinde bulunan eğitimin yaygın hâle getirilmesi konusunda bir dönüm noktasıdır. Bu yasayla kamu okulları ve özel inisiyatifli okullar arasındaki fark günümüzdeki şekliyle saptanmış olur.

19.yüzyılın ortalarına doğru toplumdaki modernleşme hareketleri insanları hemşehricilik kavramı yerine, belirli ideolojiler etrafında örgütlenmeye zorlar. Ýlk örgütlenme, aydınlanmacı liberalizme karşı Protestanlar tarafından gerçekleştirilir. Protestanlar, liberalizmin yol açacağına inandıkları dinsizlikten korunmaları için kendi okullarını kurma girişimleri başlatırlar. Daha sonra bunları Katolikler ve Hümanistler izlerler.

Hollanda eğitim sistemindeki öbekleşme, toplumdaki öbekleşmenin bir yansıması olarak kendisini gösterir. Sistemdeki bu çeşitliliği oluşturan öbekler daha çok dinsel temeldedir. Bunlar Katholikler, Protestanlar ve son yılların kaçınılmaz bir gelişmesi olarak ta Müslümanlardır. Bu gruplardan Protestanlar daha çok ideolojik anlamda din temelinde örgütlenirken, Katoliklerin ve Müslümanların öbekleşmeleri daha çok eşitlik bazındadır. Yâni toplumda var olmak, gözüküyor olmak; güç unsuru ve dengesi hâline gelme çabasıdır. Hangi grupların ne düzeyde örgütlendikleri aşağıda şematik olarak verilmiştir.

(şekil-2)

3. Hollanda´da Temel Eğitim

Toplumdaki öbekleşmeler, eğitim sistemine çeşitli dinsel ve toplumsal görüşü kendisine kimlik edinmiş okullar olarak yansımıştır. Bunlar kamu okulları ve Özerk özel okullarıdır. Kamu okulları yerel belediyelerin yönetimindeki okullardır. Bunlar doktrin olarak her hangi bir görüşü temsil etmezler. Velilerin istemeleri ve ücretini ödemeleri koşuluyla her dinde din dersleri verilmesi mümkündür. Bu okullar öğrenci kaydederken herhangi bir ayrım yapamazlar. Başvuran öğrenciler kaydedilirler. Temel eğitimde öğrencilerin üçte biri kamu okullarındadırlar (M.O.C & W 1999-2000).

Özerk özel okullar ise velilerin veya bazı kurum ve kuruluşların kendi inisiyatifleri olarak ortaya çıkmış okullardır: Katholik, Protestan, Ýslam, Yahudi, Hümanist, Özerk okullar ve Nötral/tarafsız okullar gibi. Temel eğitime giden çocukların yaklaşık üçte ikisi bu okullardadır.

Bütün bu okullar aynı zamanda belirli bir pedagojik akıma göre eğitimlerini verebiliyorlar. Örneğin bir okul hem Katholik olabilir hem de eğitimini belirli bir pedagojik görüşe dayandırabilir: Montessori, Jenaplan, Dalton, Freinet okulları ve Özerk okullar (Vrije School) gibi. Hollanda’da eğitim özgürlüğü vardır. Bu özgürlük aşağıdaki noktaları içerir.

-Veli çocuğunu istediği okula göndermekte serbesttir,

-İsteyen dini, pedagojik veya başka bir toplumsal görüş temeline dayalı bir okul açabilir,

-Okul, kendi eğitim politikasını belirlemekte serbesttir. Eğitim politikasında ilk akla gelenler kullanılacak araç gerecin seçimi, velilerle ilişkilerin düzenlenmesi, ders zamanlarının ve tatil günlerinin tespiti, eğitimin belirli pedagojik görüşe dayandırılarak verilip verilmemesi, eğitim kuramlarının seçimi vb.

Buna karşın okulun Eğitim Bakanlığından aldığı yıllık bütçeyi kullanmasına dair genel çerçeve bakanlık tarafından belirlenir. Örneğin, okulda yabancı çocukların olması durumunda bu çocukların eğitimdeki başarı düzeyini eşit duruma getirmek için bakanlıkça okula ek bütçe verilir. Bu paranın kesinlikle amaca uygun harcanması ve bunun kanıtlanması gerekiyor.

Bakanlık, temel eğitimin sonunda her dersle ilgili ulaşılması gereken amaçları belirler. Bunlar bilgiye ve beceriye dayalı hedeflerdir. Bu amaçlara ulaşabilme derecesi okuldaki eğitimin niteliği bakımından bir kıstastır. Eğitimdeki kalitenin denetimini müfettişler aracılığıyla bakanlık yapar.

Bu genel amaçların yanı sıra okulun kendisi de belirli ek amaçlar tespit edebiliyor. Örneğin Montessori okullarında bağımsız çalışma, Jenaplan okullarında öğrencinin kendisini ifade edebilme (ekspresif) yeteneğinin gelişmesi veya dini temele dayalı okullarda paylaşımcı bir davranışın gelişmesi için uygulamada çalışma şekli olarak grup çalışmasına sık yer verilmesi gibi.

Temel eğitimde yıllık toplam ders saatlerini ve tatil günlerini bakanlık belirler. Günlük ders saati 5½ saattir. Çocuklar ilk dört yıl toplam 3520 saat okula gitmek zorundadırlar. Bu, yıl bazında ortalama 880 saat yapmaktadır. Son dört yıl ise toplam ders saati 4000 dir. Böylece yıllık ortalama 1000 saat olmaktadır. Ders saatlerinin yıla dağılımını okullar kendileri belirliyorlar.

Hollanda’da öğrenim giderleri, gerek kamu gerekse Özerk özel okullardaki, devlet tarafından karşılanmaktadır. 2011 yılı itibariyle öğrenci baçı yapılan ödeme aşağıda belirtilmiştir (şekil 3):

2011 yılı itibariyle Temel eğitim 5.800 Euro Orta öğretim 7.386 Meslek liseleri ve yetişkinlşer eğitimi 7.200 Yüksek öğrenim 6.200 Üniversite 6.000 şekil 3 ? 3.1. Pedagojik çeşitlilik

3.1.1 Montessori eğitimi Maria Montessiri (1870-1952)

Montessori eğitiminin içeriği: Bu pedagojik düşüncenin öncüsü Ýtalyan asıllı Bayan Maria Montessori’dir. Maria Montessori çocukların gelişim evrelerinden bahseder. Her evrede çocuğun öğrenmeye oldukça duyarlı ve hassas olduğu dönemler vardır. Bu dönemlerde çocuk, içinden gelen doğal bir uyari veya duyduğu öğrenme gereksinimleriyle, dış etkenlerle zorlanmaksızın öğrenmeye koyulur. Uzun süreli gözlemler sonucu hangi yaşta çocukların neleri öğrenmeye daha duyarlı ve hazir olduklarını belirlemiştir. Bu gelişme grafiğini üç bölüme ve her bölümü de yine iki döneme ayırmıştır. Bunlar şöyledir:

0-6 yaş dönemi: 0-3 yaş dönemi

Çocuğun devinimsel gelişiminin ve dil gelişiminin olduğu; bağımsız bir şeyler yapabileceği sinyallerini verdiği, bilinçsiz ve farkında olmadan yaşam çevresinden hızlı bir şekilde bilgi topladığı dönemdir. 3-6 yaş döneminde ise duyu organlarının bilinçli kullanıldığı, bilgi ve becerilerin, deneyimlerin bir düzene oturtulmaya başlanıldığı dönemdir. Yani bilinçli olarak, sistemli bir şekilde bilgi ve beceri edinme dönemidir.

6 – 12 yaş dönemi: 6-9 yaşları arası aktif bilgi edinme; okuma, yazma ve hesaplama gibi kültürel becerilerin edinildiği dönem; 9-12 yaş dönemi ise keşiflerin derinleştirildiği, sebep – sonuç ilişkisinin geliştiği ve çocuğun yaşamla ilgili bir görüş (vizyon) geliştirmekte olduğu bir dönemdir.

12-18 yaş dönemi çocukların, daha doğru tanımıyla gençlerin, topluma ve toplumsal olaylara yöneldikleri ve toplumdaki yerlerini tayin etme çabasında oldukları bir dönemdir.

Eğitimci için önemli olan, çocuğun her dönemde öğrenme olayında en duyarlı ve alıcı olduğu evreyi saptamak ve buna uygun çevreyi oluşturmaktır.

Montessori yönteminin ana fikrini şu cümle özetliyor: “Kendi kendime veya kendi başıma yapabilmem için bana yardım et.” Maria Montessori’nin çıkış noktası, çocuğun gelişmesi için gerekli tabii gücün kendisinde doğuştan var olduğudur. Eğitimcinin görevi, gelişim evrelerini ve bu evrelerde çocuğun neleri öğrenmeye gereksinim duyduğunu sürekli gözlem yoluyla belirlemek ve uygun öğrenim ortamını hazırlamaktır. (Jos Ahlers, Kees Vreugdenh’ll/ De basisscholl op weg naar 2000/ Van Triht, 1997; Marjan Schwegman).

Montessori eğitiminin bazı önemli özellikleri şunlardır: a) Heterojen gruplar

b) Bağımsız çalışma

c) Montessori materyalleri. Bu materyaller belirli özelliklere sahiptirler.

– Yanlışları kontrol edici olmaları.

– Her materyalin yalnızca bir bilgi ve beceriyi geliştirmeye yönelik olması.

– Estetik değerinin yüksek oluşu ve natürel oluşları.
– Özellikle primer renklerin kullanılması

d) Metodolojik anlamda çıkış noktası olarak sistematik gözlem, ölçerek, karşılaştırarak değerlendirme.

e) Montessori, reformist pedagoglardandır. Görüşlerinin temelinde naturalist akımın (doğaya yönelikliğin) özellikleri yatar.

Hollanda’da Montessori Eğitimi

Hollanda Montessori eğitimi’nin ilk uygulandığı ülkelerden birisidir. 1914 yılında Montessorie anaokulu ve iki yıl sonra da Montessorie ilköğretim okulu kurulmuştur. Bunda bu görüşün ustası Maria Montessori’nin uzun yıllar Hollanda da bulunmuş olmasının rolü büyüktür. Hollanda da yaklaşık 160 dan fazla temel eğitim Montessori okulları vardır ki, bu okullarda okuyan toplam öğrenci sayısı yaklaşık olarak 40.000 in üzerindedir. Bunun yanında gün geçtikçe sayıları artan ve sanat okullarından Gymnasium’a kadar ortaöğretimin her kademesinde Monetssori okulları vardır. Bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise yine yaklaşık 10.000 in üzerindedir.

Jenaplan Eğitimi (Peter Petersen (1844-1952)

Jenaplan eğitim metodu 1920 yılından bu yana Bay Peter Petersen tarafından geliştirilmiştir. Bireysel gelişme veya bireyciliğe karşı toplumsal ruhun gelişmesini ön planda tutan bir görüştür. Çocuğun sosyal gelişimini çok önemli bulan Petersen, öğrenmenin yalnızca bilgi toplamaktan ibaret olmadığını savunuyordu. Petersen’in çıkış noktası, zengin diyaloglu bir pedagojik ortamın yaratılmasısır. Bu diyalog, öğrenmeye teşvik edici bir iletişimdir. Petersen, böylesi bir diyalogun oluşabileceği dört temel etkinlikten bahseder :

1. Konuşma. Eşit seviyede katılımlı bir konuşma ortamı yoluyla insanlar birbirlerini bilgilendirecek ve anlayacaklardır.

2. Oyun yoluyla. Çocuk karşısındakiyle iletişim kurar, kendisini ve karşısındakini keşfeder.

3. Çalışma. Öğrencilerin gerçek yaşamla doğrudan temasları ve bağımsız olarak çalışabilmeleri çıkış noktasıdır.

4. Kutlamalar. Kutlamalar esnasında çocuklar kendilerini ifade etmesini öğrenirler Jenaplan eğitiminin bazı temel özellikleri :

Çıkış noktaları:

– Çocuğa özgüven verilmesi

– Karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı sosyal ilişki ve ilişkilerde eşit düzey.

– Heterojen gruplar: çeşitli yaş gruplarında çocukların aynı grupta bulunmaları. Ağabey-abla ilişkisi içerisinde küçüklerin büyüklerden öğrenmeleri.

– Çocukların dört temel ihtiyaçları vardır. Bunlar, hareket etme, lider olma, bağımsız çalışma ve müşterek çalışmaktadır

– Ritmik çalışma planı

– Projeler ve temalar kapsamında grup çalışması, bağımsız çalışma, öğrenme merakını uyandırmak için araştırma gibi yeteneklerin geliştirilmesine çalışılır.

– Okul düzeyinde hafta açılışı ve kapanışı yapılır

– Okul günü çembersel oturumla başlar.

– Her sınıfta iki sınıf öğretmeni vardır.

Hollanda’da Jenaplan eğitimi

Hollanda’da ilk Jenaplan ilköğretim okulu 1963’te kuruldu. şu andaki toplam Jenaplan okul sayısı 200 dür. Bütün okullarda temel ilkeler aynen korunmakla birlikte yine de eğitimin pratiğinde okullar arasında farklılıklar gözlenebilmektedir. 1980 li yıllarda Hollanda Jenaplan Vakfı, Jenaplan eğitimi ile ilgili 20 adet temel prensip tespit etmiştir. Bunlar insana, topluma ve eğitime ilişkin prensiplerdir.

Dalton Eğitimi Helen Parkhurst (1887-1973)

Dalton eğitimi üç temel prensip üzerine oturtulmuştur. (Jos Ahlers, Kees Vreugdenhill, De basisscholl op weg naar 2000/ Van Tricht, 1997; Marjan Schwegman) Bunlar, bağımsız çalışma, serbest çalışma ve grup çalışmasıdır. Buradaki serbest çalışma “ne yaparsan yap” anlamında başıboş bir çalışma değildir. Amaç bellidir, çerçeve çizilmiştir. Çocuğa tanınan özgürlük, bu çerçeve içerisinde verilen ödevi kendi iradesini kullanarak yapmasından ibarettir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için ders programı, bağımsız bölümlere (ödevlere) ayrılmıştır. Bu ödevler, öğrencinin yaşına göre, günlük, haftalık, hatta aylık olabiliyor. Bu ödev sistemi, öğrencinin kendi kendine çalışabilmesini sağlar. Ödevlerin belirlenmesi ve dağılımı, öğretmen tarafından çembersel oturumda yapılır. Üst sınıflarda branş öğretmenleri de vardır. Öğrencilerin çalışmalarını ve öğrenme derecelerini kontrol etmek amacıyla yazılı- sözlü sınav, konuşma veya cevap anahtarlı alıştırmalar gibi yöntemler kullanılır. Birden fazla öğrencinin aynı konu izerinde çalışması yoluyla da öğrenciler arasındaki müşterek çalışma teşvik edilir. Bu çalışma içerisinde önemli olan, bireysel başarının belirgin olarak ön plana çıkmasıdı

Hollanda’da Dalton okulları

1996 yılında Dalton temel eğitim okulları sayısı 85 idi. Bunun yanında 45 temel eğitim okulu da Dalton okulu olma hazırlığı içindeydi. Orta öğretimde de birkaç Dalton okulu vardır. Aşağı yukarı bütün ilköğretim ders metotlarında ödev sistemi, seviyeleştirme, tekrar ve derinleme gibi Dalton eğitimi özelliklerine rastlamak mümkündür.

Freinet Eğitimi (Célestin Freinet 1896 – 1966) Célestin Freinet, markxist bir pedagogdur. Onun pedagojik görüşünun altında Marxizim yatar. Eğitimde iş (arbeid) ve teknik kullanımı ön plana çıkmaktadır. Örneğin yazı baskı tekniğinin okulda kullanımı gibi. Bu bir anlamda uygulamalı eğitimdir. Bu uygulamalı eğitim kapsamında herkesin eşit düzeyde katılabildiği, müşterek sorumluluk duygusunun geliştirildiği kooperatif çalışma teşvik edilir.Kültürel becerilerin ve bilgilerin gelişmesi için tabiatla iletişim kurmak, tabiatta araştırma yapmak yani tabiatta çalışmak önemlidir.

Ýletişim kurma (communicatıon) yeteneği üzerinde önemle durulur. Bunu teşvik etmek amacıyla çocukların kendi deneyimleri konusunda konuşmaları ve yazmaları teşvik edilir. Bu anlamda sınıf toplantıları ve öğrencilerin yazdıkları metinler önemlidirler. Baskı yoluyla metinler teksir edilir. Öğrencileri günlük tutmaları ve diğer Freinet Okulları’ndaki öğrencilerle mektuplaşmaları teşvik edilir.

Hollanda da Freinet okulları

Hollanda’da 1997 tarihi itibariyle 16 Freinet okulu vardır. Bunun yanında hemen hemen her okulda Freinet eğitimine özgü faaliyetler yapılır. Kendi deneyimini yazma, yazılan metni teksir edip dağıtma gibi.

Vrije School (Özgür okul), Rudolf Steiner (1861-1925)

Rudolf Steiner Evren ile Ýnsan arasında bir bağıntı kurarak evrendeki hayat sirkülasyonunun insan yaşamıyla aynılık gösterdiğini savunur. Bu sirkülasyonu üç bölüme ayırır ve bunun eğitim için önemli bir veri olduğunu söyler. Bu evrelerden her biri yaklaşık yedi yılı kapsıyor. Ýlk yedi yılda çocuk sağlıklı bir fizik geliştiriyor. Bu dönemde çocuk çevresini gözlemliyor ve gözlemlediğinin aynısını yapmaya çalışıyor.

Ýkinci yedi yıllık dönemde ruhsal ve duygu dünyasını geliştiriyor. Özellikle his dünyasındaki gelişmeler bu dönemin merkezini oluşturmaktadır. Üçüncü evrede, 14 -21 yaş arası insan entellektüel gelişimi sağlıyor. Yaşamla ilgili bilgi toplamaya ve yaşama kendi perspektifinden bakarak onu kavramaya ve evrendeki kendi yerini, toplumsal düzeni anlamaya çalışıyor. Bu dönemde artık self-reflecting gelişmiştir.

Rudolf Steiner çocuğun eğitimine yön verilebilmesi bakımından yukarıdaki her dönem için belirtiler formüle etmiştir. Örneğin, 4-6 veya 7 yaşındaki çocukların bulundukları anasınıfında oyun, hareket, öğretmenle ilişki ve doğal araç-gereçlerle çalışma önemlidir. Özellikle ana sınıfında Steiner’ ın euritmi diye tanımladığı danslı oyun çok önemlidir. Steiner’e göre bu dans esnasında konuşma ve şarkı söylemek için gerekli olan spesifik hareketlerin bir anlamda antremanı yapılıyor. Bu hareketlerle birlikte oyun ve sonradan da öğrenme olgusu harmonik bir yapı içerisinde devam ediyor. Sıkılgan çocuklar için bu dansın terapi fonksiyonu vardır. Alt sınıflardan itibaren öğrenciler sınıflara ayrılırlar. Çocuklar 13 yaşına kadar aynı öğretmenden ders alırlar. Bu okullardaki eğitim diğer temel eğitim okullarından bir yıl daha uzun sürer. Her sınıfta çeşitli hikayeler (dini, tarihi, German, Yunan, Roma kültürleri vs) anlatılır. Okuma, yazma ve hesap gibi kültürel beceriler bu kapsamda verilmeye çalışılır. Pratik beceriler, genel yetenek faaliyetleri de (bunlar çömlekçilikten euritmiye ve resim sanatına kadar geniş bir alanı kaplıyor) yine bilgiye dayanan derslerde kullanılan çalışma şekilleridir.

Dil, matematik gibi bilgiye dayanan dersler periyodik olarak verilir. Örneğin belirli bir zaman dilimi süresince her sabah 2 saat matematik. Bu şekilde bir taraftan bireysel çalışma teşvik edilirken, diğer taraftan da söz konusu dersler detaylı olarak çok yönlü işlenebiliyor. Hazır metotlar kullanma yerine öğretmenin yaratıcı gücü ön plana çıkarılr. Buna diğer bir örnek ise dünya tarihindeki devrimlerin çocuklara 15 yaşında öğretilmeleri. Çünkü o yaşta çocuklar ruhsal anlamda bir devrim yaşıyorlar (ergenlik çağı). Dünya tarihindeki devrimi çocukların bu dönemde daha kolay anlayabilecekleri varsayılıyor. Birinci sınıftan itibaren çocuklara Ýngilizce ve Almanca olmak üzere iki yabancı dil öğretiliyor.

Hollanda’da Özerk okullar (Vrije Scholen) 1996 tarihi itibariyle toplam Özerk okul sayısı 74 idi. Özerk okullar genellikle temel ilkelere oldukça bağlı, dolayısıyla gelişmelere fazla açık olmayan bir tavır içerisindedirler.

Hollanda’da da her okul belirli bir pedagogun görüşleri doğrultusunda çalışmıyor. Bir çok okul yukarıdaki görüşlerden karma görüşlere dayanarak çalışırlar.

3.2 Eğitimin pratiği açısından olan çeşitlilik

Geleneksel ders odaklı çalışma: Bu sistemde çalışan okullar geleneksel ders olgusundan hareket ederler. Her dersin konusu sınırlanmış olup, dersler arasında içerik yönünden bir bağlantı hedeflenmez.

Temalarla çalışma: Bu tarzda çalışan okullar genellikle öğretim yılının başında bütün bir yıl için temalar belirlerler. Temalar kapsamında çocukların hem bilişsel gelişimine hem de bağımsız çalışma, grup çalışması gibi yeteneklerin geliştirilmesine çalışılır. Temalarla çalışıldığında, öğretmenlerin bireysel çalışmaları sınıfları aşarak okul sathında ortaklaşa bir projeye dönüşür.

Ortama uygun ve gündem güdümlü çalışma. Bu da yine bir çeşit tema çalışmasıdır. Fakat, seçilen temaları genellikle aktüalite belirler. Bir örnekle bunu açıklamaya çalışalım. Kabul edelim ki okul öğretim yılının başında belirli gruplar için belirli temalar belirlemiş olsun. Temalardan birisi Son Bahar olsun. Birden okulun yakın çevresinde bir inşaatın açıldığını düşünelim. Bu okul olabilir, pasaj olabilir. Bu durumda aktüel olan söz konusu inşaattır. Bu güncel olay o anda okuldaki eğitimin de içeriğini belirler. Hollanda da temel eğitim okullarının pratiğine bakıldığında özellikle son ikisi ağırlıktadır.

4. Öğrenim psikolojisi teorileri

? 4.1. Eğitim Görüşleri ve teoriler

Üçüncü ve son bölümde açıklamaya çalışacağımız eğitim görüşlerine temel oluşturan eğitim psikolojisi teorileri vardır. Önce bu teorilere kısaca göz atmakta fayda vardır. Söz konusu teorilerin temel özellikleri aşağıda özet olarak verilmiştir.

Gelişimci teori (Gessell 1878-1952) ve Thompson (1934)

Ağırlıklı olarak kişisel gelişime önem verilir,

Gelişimi, doğuştan gelen dahili (immanent) güçler yönlendirir, Sağlıklı gelişim için sağlıklı ortam önemidir. Böylesi ortam iyi davranışı teşvik, kötüyü elimine eder Sosyalleşmenin yanı sıra korkunun, duygunun ve düşkırıklığının dışa vurması bakımından oyun önemlidir, Bilişsel gelişim bu teori kapsamda fazla detaylı işlenmemiştir

Davranışçı teori (Skinner (1904…)

Ağırlık okuma, yazma ve hesap gibi temel becerilerin edinilmesine verilmiştir; Bu kültürel değerlerin direk ve etkili anlatım yoluyla verilmesi gerekliliği vurgulanmaktadır; Öğrenim kolaydan zora doğru adım adım inşa edilerek öğretmen tarafından gerçekleştirilir; Öğretim etkili ve randımanlı bir ortamda olmalıdır; Oyunun davranışçı (behaviorist) teori kapsamında önemli bir yeri yoktur. Öğrenme olgusunu diş etkenlerin yönlendiği savunulur; Ödüllendirme ve ceza kavramları öngörülen davranışın (öğrenilenin) ortaya çıkarılması konusunda teşvik edici faktorlardır.

Yapıcı teori (Jean Piaget (1896-1980)

Bilişsel gelişim ön plandadır;

Gözlem yapmayı, araştırarak, keşfederek öğrenmeyi savunur, Çevre bu anlamda öğrenimi etkileyen bir faktor olmaktan ziyade her an bir çok şeyin keşfedilebileceği bir obje durumundadır; Oyun, bilişsel gelişimi teşvik ettiği ölçüde önemlidir; Öğretmenin rolü öğrenim esnasında kısıtlıdır. Öğrenme daha ziyade çocuğun kendi inisiyatifine bırakılmıştır.

Rus Öğrenim psikolojisi (Vygotsky, 1896-1934)

Eğitim kültür aktarımıdır; Bu aktarım çocukların, yetişkinlerin yaşam dünyasına katılmaları ve onları taklit etmeleri yoluyla olur. Bu, aynı zamanda çocukların sosyalleşme süreci bakımından da önemlidir; Öğrenim prosedürü içerisinde iki önemli faktor vardır: öğretmen ve faaliyetin kendisi. Öğretmenin fonksiyonu daha ziyade oriyantasyon safhasındadır. Ýleriki öğrenim safhalarında öğrenme daha ziyade çocuğun kendi inisiyatifine ve gayretine bırakılır; Amaç, öğrenmeyi öğretmektir; bilgi pompalamak değildir, Çocuğun bildiğini değil, öğrenmeye hazır olduğu şeyleri öğrenmesi önemlidir. Yani aktüel olanı değil hedefleneni. Enformasyon edinme teorisi Ausubel 1918, Brunner 1915..) Bilginin algılanması ve hafızaya alınması konusu bu theorinin ana temasıdır; Bilgi edinimi dışarıdan yönlendirilir. Bunun yanısıra çocuk aktif ve kendi kendini geliştiren bir varlık olarak görülür; Bağımsız çalışabilmesi için öğrenme stratejileri öğretilir;

Çocuk öğrenmeyi öğrenmelidir. Öğrenme açısından (sorunlara çare ve çözüm arayıp bulma bağlamında) oyunun geliştirici yönü vurgulanmaktadır; Bu teori yukarıdaki özellikleri bakımından Rus öğrenim psikolojisi ve Bandura’nın sosyal-bilişsel teorisiyle yakınlık göstermektedir.

Sosyal ve bilişsel teori (Bandura)

Bilişsel gelişimi teşvik eden üç ayrı etmenden bahseder. Bunlar karşılıklı birbirlerini etkilemektedirler: davranış, bilişsel ve diğer kişisel özellikler ve çevre etkenleridir; Kişinin kendisini idare etme kapasitesi ve kendisini kritize etme ve yenileme kapasitesi (self-reflecting) onun nasıl birisi olacağı bakımından önemlidir. Burada vurgulanan gelişmişlik derecesidir. Ýnsan pasif bir varlık değildir. Öğrenme yollarından birirsi de taklit yoluyla öğrenmektir.

4.2. Eğitim Görüşleri

Aşağıda açıklamaya çalışacağımız eğitim konseptleri genelde anasınıflarını hedef olmalarına karşın üst gruplara doğru genişlemekte oldukları gözlenmektedir.

Program merkezli eğitim

Daha çok hazırlanmış program ve yöntemlerle çalışılır. Bu anlamda öğretmene düşen, konuyu, ders kitaplarında yazılmış şekliyle öğrencilere aktarmak, sonradan da sözlü veya yazılı sınav yaparak konunun öğrenciler tarafından öğrenilip öğrenilmediğini kontrol etmektir. Eklektik yaklaşımdan hareketle öğrenim prosedürü içerisinde öğretmene önemli fonksiyonlar yükleniyor. Buna göre öğretmen güvenli bir ortam ve öğrenciler arası güvenilir bir ilişki ağı yaratabilmelidir. Sosyal ve duygusal gelişimi pozitif yönde teşvik etmelidir. Çocuğun ilgisini uygun düzeyde sağlamalı ve sürekli kılmalıdır. Temel eğitimin ilk yıllarında gelişimci bir eğitim söz konusu olmasına rağmen ileri ki yıllarda program merkeziyetçi bir eğitim söz konusudur. Çocuğun bilişsel anlamda ne öğrendiği önemlidir. Öğretilenler başka ve yeni durumlarda kullanılabilmelidir (surplus) Öğretmen öğrenciyi bağımsız çalışabilir duruma getirmelidir. Genel olarak ders kitapları kullanılır.

Tecrübeye dayalı eğitim

Tecrübe edinerek öğrenme yönteminin üç nokta üzerinde yoğunlaşıyor: Dersin veriliş şekli: dersin yapısı: kullanılan araç ve gereçler ve dersin verildiği ortam vs. Dersin işlenildiği pedagojik ortam (proces): çocukların o anda kendilerini nasıl hissettikleri önemlidir: o anda çocukların içinde aşırı ilgi mi? Ýlgisizlik mi? Heyecan mı yoksa isteksizlik mi var?

Son nokta ise varılan amaç ve sonuçtur. Eğitimin pratiği temel ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte olmalıdır. Öğrenciler doğal hareket edebildikleri, gerilimsiz oldukları ve birlikte dersin zevkini çıkarabildikleri ölçüde pedagojik ortam sağlanmış olur. Çocukların dersteki mutlulukları, gündeme getirilen konunun onların ihtiyaçları doğrultusunda olması ve ilgi alanlarına girip girmediğine bağlıdır. Herkesin eşit düzeyde katılabileceği grup çalışmasının bu anlamda yararı çoktur.

Gelişim için önemli olan ilginin oluşması ve daha büyük olabilmesi için sınıf köşelere ayrılmalıdır. Köşelerin dekore edilmesine özen gösterilmelidir. Yeni araç-gereçlerle yeni faaliyetler kapsamında çalışılmalıdır. Gözlem yoluyla çocukların ilgi duydukları alanlar belirlenerek etkinliklerin içeriği saptanmalıdır. Öğrencilerin insiyatifleri geniş kapsamlı tutulmalı ve belirli kural ve sözleşmeler çerçevesinde desteklenmelidir. Belirli konularda veya alanlarda zorlanan çocuklar tespit edilerek onlara yardımcı olunmalı.

Bu eğitimin anaokullarındaki uygulaması şöyledir:

Öğrenciler sabahleyin sınıfa girer girmez köşelere dağılırlar. Seçimi öğrencinin kendileri yaparlar. Daha sonra çembersel oturum yapılır. Konu önceden belirlenmez, çocuklar anlatmak istediklerini birbirlerine anlatırlar. Çembersel oturumun içeriği önceden belirlenmediği için bu tür konuşmalara serbest oturum deniliyor. Bundan sonra genellikle her hangi bir proje veya tema kapsamında çeşitli etkinlikler başlar. Öğrenci kendisinin seçtiği bir etkinlik kapsamında çalışır. Öğretmenin görevi rehberlik etmek ve zorlanan öğrencilerin önlerini açmaktır.

3. Geliştirici eğitim görüşü (Ontwikkelend onderwijs)

1993 yılında yaşama gözlerini kapamış Eğitim psikoloğu Carel F. Van Parreren tarafından geliştirilmiş bir konseptir. Van Parreren’e göre çocuklar bilgi makinası değildirler. Onlar ileriki bir gelişim evresine adımlarını atabilmeleri için teşvik edilmelidirler. Çocukların gelişimlerini evrelere ayırmak ve her evre için üniversal nitelikte gelişim özellikleri formüle etmek ve buna göre eğitime yön vermek doğru olmaz; çünkü her çocuğun gelişim çizelgesi farklıdır.Van Parreren’in görüşlerinin temelinde talim ve terbiyenin iç içe aynı anda gerçekleştiği Rus psikolog Lev Vygotsky’nin görüşleri yatıyor Van Parreren, görüşlerini öğretmenlerin uygulamada kullanabilecekleri şekilde kaleme almış ve eğitim faaliyetlerinin nasıl olması konusunda 12 adet kriter formüle etmiştir. Örneğin çocukların nasıl motive edilebilecekleri, sağlıklı bir diyalogun nasıl gerçekleştirilebileceği gibi. Van Parreren eğitimde testler yoluyla ölçme ve değerlendirmeye karşıdır ve diagnostik eğitimden yanadır. Bu da sağlıklı ve sürekli gözlemi gerektiriyor. Bu şekilde hem eğitim süreci içerisindeki aksaklıkları, yanlışları görüp, onları anında düzeltme olanağınına sahip olunur hem de aynı şekilde çocuğa yardım edilir. Yâni yanlışları en sonunda saptamak yerine, onları eğitim süreci içerisinde görüp zamanında düzeltme şansınız vardır.

Bu konseptin diğer bir prensibi ise düşünsel etkinliklerin somuttan soyuta doğru nasıl bir gelişim izleyeceğini evreler halinde vermesidir. Çocukları aktif duruma getirmek, onların neleri, nasıl yaptıkları ve hedeflenene ulaşıp ulaşamadıkları konusunda düşündürmek ve kendilerinin değerlendirme yapmalarını sağlamak ta yine bu konseptin önemli prensipleri arasındadır. Van Parreren’in ölümünden sonra çalışma arkadaşları onun görüşlerini eğitimin uygulamalarına aktarma konusunda önemli çalışmalar yapmışlardır. Örneğin. Eduard Bol, bu konsepten hareketle anlayarak okuma konusuna ‘ lees je wijzer ‘ metoduyla yeni bir tarz ve soluk getirmiştir. Pijning beden eğitimi konusunda becerisi az gelişmiş çocuklar için bir program geliştirmiştir. Van Erp bir aritmetik diagnostik testi geliştirmiştir.

4. Temel gelişimci eğitim görüşü (basisontwikkeling)

Bu eğitim konsepti Hollanda da ülkesel çaptaki pedagojik merkezlerinden Algemene Pedagogische studie (APS) tarafında geliştirilmiştir. Projenin başkanı ve bu görüşün babası Bayan Frea Jansen -Vos tur. Bu eğitim konsepti oldukça yeni olmasına karşın kısa sürede Hollanda daki temel eğitim okullarında yeterli ilgi ve destek gördü. Bu, bir anlamda diğer konseptlerden karma fakat kendine özgü özellikleri olan bir görüştür. Bu konsept ağırlığı anasınıflarına vermekle birlikte bütün temel eğitimi kapsayan bir görüştür. Bu konseptin sacayağını oluşturan konseptler şunlardır:

Gelişimci eğitim (ontwikkelend onderwijs). Carel F. Van Parreren tarafından geliştirilmiş ve Rus öğrenim psikolojisine dayanan bir görüştür. Eğitim geliştirici olmalıdır. Bu anlamda oyun faaliyetlerini önemser ve öğretmenin geliştirici fonksiyonunun altını çizer.

Tecrübeye dayalı eğitim konsepti. Öğrenim ortamının, zengin olması ilkesi. Bu zenginlik gerek araç-gereç, gerekse etkinliklerdeki çeşitlilik bazındadır. Zengin çevrenin ön şart olarak kabul edildiği ilgi olgusu ve çocuğun kendisinin inisiyatifte bulunması ilkeleri ve sınıf içerisinde çeşitli alanlarda çalışma köşelerinin oluşturulması da bu konsepten yapılan alıntılar arasındadır.

Kritische Schule: Almanya’da Kritische Schule tarafında geliştirilmiş Hollandacası ‘Situatie georienteerdonderwijs’ olan concept ki; bu da özellikle okuldaki eğitimle çocukların yaşam dünyaları arasında bir bağlantının oluşturulması yönünde tavır alır. Başka bir deyişle, çocuğun gördüğü, yaşadığı okuldaki eğitimin içeriğini oluşturmalıdır. Bu grup 4-6 yaş grubu çocuklar için bir seri tema geliştirmiştir. Bu temalar doğrudan doğruya çocukların yaşam dünyalarından alınmış temalardır.

Temel gelişimci eğitim konseptinin amaçları:

A: temel davranışlara ilişkin amaçlar: duygusal engellerden uzak, özgür bir yapı kazandırılmalıdır. Özgüven duygusu gelişmiş olmalıdır. Meraklı ve araştırıcı olmalıdır. Çocukta bu temel özellikler geliştiği taktirde kapsamlı gelişim gerçekleşebilir.

B. kapsamlı gelişime ilişkin amaçlar:

Aktif olmalı ve insiyatif alabilmeli; iletişim kurabilmeli, kendisini yeterli ifade edebilmeli, müşterek oynayıp çalışabilmeli, yaratıcı olmalı, reflektif olmalı, düşünebilmeli ve çözüm üretebilmeli, bağımsız olabilmeli ve kendisini idare edebilmelidir. Bu alanlarda yeterli gelişim spesifik bilgi ve becerilerin edinilmesine zemin hazırlar.

C. spesifik bilgi ve beceriler:

Devinimsel beceri; gözlem, inceleme ve düzenleme becerisi; çeşitli teknik bilgi, beceri ve gerekli malzemeleri kullanma yeteneği; sosyal anlamda yetenekli olması; dil kullanımı ve hesaplama yeteneği.

4.3 Eğitim Görüşleri ve Hollanda da Durum

Hollanda’da temel eğitimde çeşitli eğitim konseptleri üzerinde konuşuluyor. Bu konseptleri birbirinden ayıran farklılıkların başında iki önemli nokta vardır:

Öğrenim esnasında ana sorumlu kimdir? Öğretmen mi? Yoksa öğrenci mi? Eğitimin pratiği açısından düşünüldüğünde soru, bilgi donanımı mı yoksa çocuğun kendisini geliştirmesi mi oluyor?

Öğrenimin içeriğini belirlemede hangi nokta daha ağırlıklı olmalı? Kişilik gelişimi mi? yoksa kültürel beceri ve yeteneklerin edinilmesi mi? Yani bilişsel gelişim mi?

Eğitim uygulamalarında üç ayrı tarz karşımıza çıkıyor:

Monopolik yaklaşım: yukarıdaki dilemmaların birisini seçer. Yâni, yalnızca bilgi donanımını. Eklektik yaklaşım: duruma ve ortama göre her iki seçenek te kullanılır. Örneğin bazı durumlarda bilgi donanımı bazı durumlarda ise kişilik gelişimi amaç edinilir.

Entegratif yaklaşım: aynı anda her ikisinin de uygulanmasıdır. Bir de bunun yanında yalnızca belirli eğitim konseptlerine göre çalışan okullar vardır. Özellikle son yıllarda ‘Tecrübeye dayalı Eeğitim’ ve ‘Gelişimci Eeğitim’ konseptleriyle çalışanların sayısı giderek artmaktadır.

Bu okulların rehberliği pedagojik merkezler tarafından yapılmaktadır. Eğitimin pratiğinde edinilen deneyimler, ders örnekleri düzenli olarak gerek ülkesel pedagoji merkezleri, gerek eğitim fakülteleri, gerekse belediyeler düzeyindeki eğitim rehber büroları tarafından okullara aktarılır. Bunun yanında çeşitli aylık eğitim dergileri vardır. Bu dergiler yoluyla da edinilen deneyimler, bilimsel araştırmalar zamanında eğitimin pratiğine aktarılır.

* Voorbereidend Wetenschappelijk Onderwijs (VWO): Bilimsel eğitime (üniversiteye) hazırlık eğitimi

* Hoger Algemeen Voortgezet Onderwijs (HAVO): Yüksek dereceli düz ortaöğretim

 

 

 

Başka bir yazı, oldukça güncel.

 

17 milyon nüfuslu Hollanda, Türkiye’ye nasıl meydan okuyor

Hollanda Eğitim Sistemi’nin temeli, eğitim özgürlüğünün anayasal bir hak olmasına dayanmaktadır. Temel amaç, çocuğun olabildiğince okula gitmesini sağlamaktır.

 

13.03.2017 19:59 Karakter boyutu :

Hollanda günlerdir ülkemize meydan okuyor. Hollanda’nın ülkemize meydan okuyacak gücünün nerden kaynaklandığını merak ederek istedik ki Hollanda’yı biraz daha yakından tanıyalım. Topraklarının %32’sini tarım için kullanan Hollanda ekonomisi; tarım, sanayi ürünleri, gemicilik ve bankacılığa dayanır. Dünyanın en fazla ihracat yapan 10 ülkesinden birisi olan Hollanda, ekonomik olarak 16. büyük ekonomidir. Ülke nüfusunun %40’ı sanayide çalışmaktadır. 41.000 kilometrekare yani Konya’dan sadece 3000 kilometrekre fazla olan topraklarıyla Hollanda 2016 yılında tarım ihracatında Dünya ikincisi olmuştur. 17 milyon nüfuslu Hollanda’nın milli geliri 80 milyonluk ülkemizden daha fazladır. Ayrıca Hollanda’daki kişi başına gelir ülkemizin 4 katıdır. PISA 2015 sınavlarında, ülkemiz fen okuryazarlığında 425 puan ile 52., okuma becerilerinde 428 puan ile 50., matematik okuryazarlığında 420 puan ile 49. olmuştur. Gelin PISA 2015 sonuçlarında fen okuryazarlığında 509 puan ile 17., okuma becerilerinde 503 puan ile 15., matematik okuryazarlığında 512 puan ile 11.olan Hollanda Eğitim Sistemi’ni daha yakından tanımaya çalışalım.

Rekabetçi ve dinamik bir toplum olan Hollanda temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye, endüstri toplumundan bilgi toplumuna geçmeyi başarmış yüksek teknoloji kullanan önemli bir Batı Avrupa ülkesidir. Hollanda Eğitim Sistemini; eleyici ve seçici, ideolojik ve pedagojik açıdan çeşitli dinamik ve eğitim birimlerinin özerk yapıda oluşları şeklinde özetleyebiliriz. Anayasal bir hak olarak “kurma, yönlendirme ve donatma” özgürlüğüne sahip Hollanda eğitim sisteminde, isteyen dini, eğitsel veya farklı bir ideolojik görüşe göre okul açabilirken, okullar kendi eğitim politikalarını belirleyebilme özgürlüğüne sahiptirler. Bu eğitim özgürlüğü bağlamında veli de çocuğunu istediği okula gönderebilir.Temel eğitim, ortaöğretim (1 ve 2. Kademe) ve yükseköğretim olmak üzere üç eğitim basamağından oluşur. Hollanda Eğitim Sistemi 4-12 yaşındaki çocukların gittikleri sekiz yıllık temel eğitim okulları, 12-18 yaş arasındaki öğrencilerin öğrenim gördükleri süreleri 4-6 yıl arasında değişen ortaöğretim okulları ve 18 yaşından büyük öğrencilerin akademik veya mesleki öğrenim gördükleri üniversiteler, yüksekokullar ve meslek yüksekokullar şeklinde okul türleri vardır. Hollanda da özel ve kamu olmak üzere iki tür eğitim vardır. Hollanda’daki özel okullar genellikle eğitimleri dinsel inanışlar veya bazı pedagojik ilkeler üzerine yapılandırılmış, dernek veya vakıflar tarafından kurulmuş okullardır. Bu özel okullar içinde Yahudi ve Müslüman özel okullar olsa da çoğu Katolik ve Protestan okullarıdır. Ayrıca Montessori, Freinet, Jenaplan, Dalton ve Vrije gibi pedagojik okullarda vardır. Din eğitimi zorunlu değildir,ama isteyenlere dini cemaatlerin görevlendirdiği din görevlileri dersler vermektedir.

ÖĞRENCİLERİN YAKLAŞIK ÜÇTE İKİSİ ÖZEL OKULLARA GİTMEKTEDİR

Bütün okullar Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı’nın öğretin programını takip etmek zorundadır. Hollanda’daki öğrencilerin yaklaşık üçte ikisi özel okullara gitmektedirler. Karma eğitimin yapıldığı Hollanda’da hem öğrenciler hem de öğretmenler için kılık kıyafet serbestisi vardır. Ayrıca devlet okullarını belediyelerin oluşturduğu okul yönetim kurulları denetlerken,özel okulları kendilerinin oluşturdukları yönetim kurulları denetlemektedir.

HOLLANDA EĞİTİM SİSTEMİNİN NASIL BİR YÖNETİM YAPISI VARDIR?

Hollanda Eğitim Sistemi okul idaresinin yerel yönetimlerin sorumluluğunda olması açısından yerel, tüm ülkede ortak bir okul sistemi uygulanması açısından merkezi bir özellik taşır. Bu bağlamda eğitimden merkezi düzeyde Eğitim Kültür ve Bilim Bakanlığı (OCW) sorumludur. Ama eğitimden yalnız başına merkezi teşkilatısorumlu değildir. Bu sorumluluk merkezi hükümet, vilayetler ve belediyelere dağıtılmıştır. Hollanda Eğitim Sistemi’nde okullar bölgenin ve okulun şartlarını göz önünde bulundurarak eğitim programlarını düzenleyebilmektedirler. Yine bu sistemde denetim etkinlikleri gizlilik ilkesine göre değil, açıklık esasına göre yapılmaktadır. Bu sistem okul türleri arasında kaynakların daha eşit dağılması ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlama adına farklı modeller uygulamaktadır. Hollanda Eğitim Sistemi’nde karar verme aşamasında okul yöneticilerinin yüksek ve geçerli yetkileri vardır. Veliler  eğitim sistemi içinde çok aktif roller almaktadırlar.

HOLLANDA’DA ZORUNLU EĞİTİM 8+(4+5+6)’DIR

Hollanda Eğitim Sistemi’nde 4 yaş altındaki çocuklar için resmi bir eğitim programı yoktur. Dört yaş üstü çocuklar ilköğretim okullarına giderler. İki yıllık anaokulları ile altı yıllık ilkokullar birleştirilerek sekiz yıllık temel eğitim okulları oluşturulmuştur. 8 yılın sonunda ülke genelinde yapılan C.I.T.O sınav sonuçlarına göre öğrenciler ortaöğretim kurumlarına yönlendirilir. Zorunlu eğitim 8 yıl ilköğretim olmak üzere 4-5-6 yıl ortaöğretim olmak üzere 13 yıldır. Yani 4-17 yaş dönemini kapsar. C.I.T.O sınavlarında düşük net alanlar orta dereceli mesleki orta eğitim okullarına yönlendirilir. Kısacası C.I.T.O sınav sonuçlarına göre en başarılılar 6 yıllık akademik liselere (VWO), orta düzeyler 5 yıllık genel liselere (HAVO), düşük net alanlar 4 yıllık mesleki eğitime (VMBO) yönlendirilir. Akademik lise eğitiminin devamında üniversite eğitimi, mesleki eğitimin devamında ise orta süreli mesleki yükseköğretim gelir. Zorunlu olmamakla beraber çocuklar 4 yaşına kadar Sağlık, Refah ve Spor Bakanlığı’na bağlı çocuk yuvalarında eğitilir. (WO)denilen akademik yükseköğretim için, VWO diplomasına sahip olmak, HBO sınavından geçmek ya da bir giriş sınavında başarılı olmak gerekmektedir.

HOLLANDA’DA EĞİTİM FİNANSMANI

Hollanda’da tüm kamu ve özel okulların giderleri merkezi hükümet tarafından karşılanır. Tarım ve Çevre Bakanlığı’na bağlı okulların dışındaki okullara hükümetin ayırdığı bütçenin yönetimi ve denetimini Eğitim, Bilim ve Kültür Bakanlığı yapar. Özel ve kamu okullarına, bakanlık aynı kurallara göre maddi yardımlar yapar. Tabi özel okullarda kamu okullarıyla aynı özellikleri taşımak zorundadır. Merkezi hükümet okulların personel, eğitim, bakım ve onarım giderleri için kamu okulları için yerel yönetimlere, özel okullar için okulun hukuki sahibine bütçe verir. Hollanda Anayasası’na göre tüm ve kamu özel okullar eşit sayıldığından her iki okul türüne de devlet tarafından aynı ölçütlere göre yardım yapılır. Anlaşılacağı üzere Hollanda Eğitim Sistemi’nde eğitim finansmanı kamu tarafından yapılmaktadır. Fakat okul düzeyi yükseldikçe ailelerin de eğitim katkısı artmaktadır. Öğrenci ailelerin maddi durumu iyiyse yükseköğretim düzeyinde eğitime katkı koyarlar.

Sonuç itibariyle Hollanda Eğitim Sistemi’nin temeli, eğitim özgürlüğünün anayasal bir hak olmasına dayanmaktadır. Temel amaç, çocuğun olabildiğince okula gitmesini sağlamaktır. Bu eğitim sisteminin en önemli özelliklerinden biri devlet ve özel okulların yasal yönden eşit olmalarıdır. Çocuklar 5 yaşından itibaren en az on iki yıl tam zamanlı okullara devam etmek zorundadır. Ama çocuklar 4 yaşından itibaren de okula başlayabilmektedirler. Belediyeler tarafından yönetilen devlet okullarında Montessori, Jena Plan ve Dalton yöntemleri uygulanmaktadır. Hollanda’da öğrencilerin yaklaşık %70’i özel okullara gider. Hollanda Eğitim Sistemi’nin kendine has karakteristiği, merkezi eğitim politikaları ile yerel yönetimler ve okul yönetimini birleştirmiş olmasıdır.

Şahin Aybek