Benim hocam
İki adet takım elbisesi olduğunu hatırlıyorum. Birisi yeşil ve üzerinde dikey çizgileri olan; bir diğeri ise düz gri renkli bir takım. Uzun ince karayağız ve dinamik bir delikanlı. Merdivenleri üçer üçer çıkardı. Otuz yıl sonra evine misafir olduğumda apartmanın merdivenlerini yine öyle üçer üçer çıkıyordu. Özellikle öğrencilerle iletişiminde yüzünde sevecen ve sıcak bir tebessüm vardı. Disiplinli, temiz ve dakikti. Hiç derse geç geldiğini hatırlamam. Kendisi hem türkçe dersleri öğretmenimdi hem de rehberlik derslerine gelirdi. İşte o rehberlik dersleri yok mu? O derslerde güzel konuşmalar yapardı. Felsefe yapmadan, yaşamın içinden ve dersten sonra hemen kullanabileceğimiz işlevsel bilgilerdi bunlar. Hiç bir din ve ahlak dersinde öğrenemediğim, daha doğrusu gündeme getirilmeyen hayati konulardı anlattıkları.Benim ve yine otuz yıl sonra facebook vasıtasıyla bulduğum sınıf arkadaşlarımın da hafızalarında kalan çok meşhur bir sözü vardı onun: “Kendini bilen insan karanlıkta esnediğinde dahi elini ağzına tutan insandır”. Bu söz, yaşamım boyunca benim yaşam felsefem oldu. Bu söz, otuz yıl boyunca sahibini unutturmayan ve ilk fırsatta beni ona götüren bağ oldu. Bu değerli hoca Sayın Saim Çiftci dir. Karslı Saim çiftci. Ben eğitime girdikten sonra ve pedagoji alanında bilgim ve deneyimim arttıkça Saim Çiftci‘ yi daha çok sever oldum. Onun için bu sitede ona özel bir sayfa açtım. Amacım onun değerli düşüncelerini şiirlerinde, yazılarında paylaşmak ve benim dışımda da paylaşılmasını sağlamaktır. Kendisini saygıyla selamlıyorum.